Binlerce yıllık devlet geleneği ve çok zorlu şartlarda, yeri geldiğinde şehadeti göze alarak edinilmiş beş yüzyıllık hariciye birikimiyle Türkiye bugün dünyada en fazla diplomatik temsilciliğe sahip beş ülkeden biri. Temsilcilik sayısında Türkiye ile yarışan ülkeler ise Çin, ABD, Fransa ve Japonya. Soğuk Savaşın etkisinde uzun yıllar Atlantik eksenine (ABD ve Avrupa) sıkışan Türk dış politikasının kabuk değiştirerek önce yakın coğrafya ülkelerine, akabinde Batı dışı küresel ve bölgesel aktörlere yönelmesi, son yıllarda da Afrika ve Latin Amerika açılımları ifade edilen büyümede kilit rol oynadı.
En son Cumhurbaşkanlığı Göreve Başlama Törenine katılan devlet ve hükümet başkanlarının sayısı ve dağılımı dahi “girişimci ve insani” olarak ifade edilen Türk dış politikasının etki alanını göstermesi açısından önemli ipuçları barındırıyor. Törene Türk Cumhuriyetleri, Balkanlar, Libya ve Pakistan gibi yakın coğrafyanın dost ve kardeş ülkelerinin yanı sıra Afrika’dan da yoğun katılım olması dikkate değerdi. Güney Afrika’dan Kongo’ya, Senegal’den Somali’ye, Togo’dan Ruanda ve Gine’ye kadar kıtanın doğusundan batısına devlet başkanı düzeyindeki geniş katılım Türkiye’nin Afrika açılımının meyvelerini vermeye başladığını gösteriyor. Fakat bu başarı sadece bölgede görevli diplomatlarımıza ait değil. Türkiye, ilgili ülkelerde kamu diplomasisi kurumlarıyla da etkin faaliyet yürütüyor. TİKA, YTB, Yunus Emre Enstitüsü, Maarif Vakfı gibi kamu kurumlarımızın yanı sıra sivil toplum kuruluşlarımız da Balkanlardan Kafkaslara, Orta Asya’dan Orta Doğu’ya uzanan gönül coğrafyasına Afrika’yı eklemiş durumda. Kıtada TİKA ve sivil toplum iş birliğiyle bugüne kadar çok sayıda insani ve kalkınma yardımına imza atıldı ve atılmaya devam ediyor.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ı kamuoyu genel olarak MİT Müsteşarlığı/Başkanlığı döneminde tanıdı. Fakat öncesinde Türkiye’nin uluslararası alanda marka değerini arttıran öncü kamu diplomasisi kurumu TİKA’nın da başkanlığını yürütmüştü. 5 Haziran 2023 tarihli Dışişleri Bakanlığı devir teslim töreninde de Hariciye mensuplarının büyük bölümüyle TİKA Başkanlığı döneminden itibaren tanışma ve birlikte çalışma fırsatı bulduğunu ifade etmesi diplomasi ve kamu diplomasisinin kesişen çizgilerini göstermesi açısından önemlidir.
Diplomasi ve kamu diplomasisi çalışma alanı, konu, kapsam, aktör ve yöntemler açısından farklılıklar gösterse de üst hedefler yönünden birleşiyor. İki alanda da nihai hedef ülkenin ali menfaatlerine hizmet etmektir. Diplomatlar, muhatapları nezdinde ülkenin hak ve menfaatlerini koruma ve geliştirme mücadelesi verirken, kamu diplomasisi uygulayıcıları hedef ülke kamularının gözünde ve gönlünde yer edinmek suretiyle dış politikada belirleyici olabilen kamuoyunu kazanmaya çalışıyor.
Yazının başında da ifade edildiği üzere Türk dış politikası ilk Reis-ül Küttap’ın resmen atandığı 1523 yılı baz alınırsa 500 yıllık, ilk sürekli büyükelçi ataması üzerinden okuma yapılırsa 230 yıllık kurumsal hafızaya sahip. Kamu diplomasisi ise Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı’nın (TİKA) kuruluşu milat olarak kabul edilirse sadece 32 yıllık birikim oluşturabilmiş durumda. Üstelik kamu diplomasisinde atılım döneminin 2000’lerle birlikte başladığı ifade edilmelidir. Hâlihazırda yurtdışında 80’in üzerinde kültür merkezi bulunan Yunus Emre Enstitüsü faaliyetlerine 2009 yılında başlamış; Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü ile Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) 2010 yılında kurulmuştur. TİKA’nın adından (Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı) teşkilat kanununa kadar güncellenmesi ve akabinde faaliyet alanını genişletmesi 2011’de başlarken, Türkiye’nin uluslararası eğitim markası Maarif Vakfı’nın kurulması 2016’yı bulmuştur. Kamu yayıncısı TRT, 1990’larda TRT-INT ve TRT Avrasya ile ülke sınırlarını aşmaya gayret etse de Arapça, Kürtçe gibi bölge dillerinde yayın yapan kanallar 2010’larda, çağımızın lingua francası İngilizce yayın yapan TRT World ise 2015 yılında yayın hayatına başlayabildi. TRT Balkan gibi dijital platformlar ise henüz çok yeni. “Kurtuluş Savaşı’nda Anadolu’nun sesini dünyaya duyurmak” gayesiyle kurulan Anadolu Ajansı’nın, Batı merkezli küresel enformasyon tekelini kırma, “merkezi Türkiye’de olan uluslararası haber ajansı” olma hedefi de kamu diplomasisi açısından anlamlı; küresel ve bölgesel 13 dilde içerik üretebilmesi önemlidir.
Görüleceği üzere Türk kamu diplomasisi henüz çok yeni ya da yenilenme aşamasında olan kurumlar üzerine bina ediliyor. Buna rağmen eğitim, sanat ve kültürel değişim programları ile uluslararası yayıncılık alanlarında küresel ölçekte yaygın, nitelikli ve etki üreten işler hayata geçiriliyor.
Sadece TİKA 2022 yılı itibarıyla 61 ülkedeki ofisleri vasıtasıyla 170’ten fazla ülkede, yaklaşık 30 bin proje ve faaliyet gerçekleştirdi. YTB’nin organize ettiği Türkiye Burslarına ise 2023 yılında 162 ülkeden 117 bin başvuru yapıldı. Mikro ölçekli devletler dahil BM’ye üye ülke sayısının 193 olduğu düşünüldüğünde Türkiye’ye dönük ilgi daha iyi anlaşılacaktır. YTB ve Maarif Vakfı’nın yayılım alanı genişledikçe Türk yükseköğrenim kurumlarına dönük talep daha da artacaktır. Maarif Vakfı hâlihazırda 52 ülkedeki, 465 eğitim kurumuyla 50 binin üzerinde öğrenciye eğitim-öğretim hizmeti veriyor. Yunus Emre Enstitüsü ise faaliyet yürüttüğü 64 ülkede Türkçe eğitimi ve bilim diplomasisinin yanı sıra kültür sanat faaliyetleriyle Türkiye’nin marka değerine katkı sağlıyor.
Üstelik bu faaliyetler çoğu ülkede kökleşmiş rakiplerle mücadele ederek yürütülüyor. Bir başka ifadeyle kamu diplomasisi aktörleri üretirken kurumsallaşıyor. Kurumsallaşma seviyesi arttıkça devlet, özel sektör, sivil toplum kuruluşları arasındaki ortak hareket edebilme ve eşgüdüm kültürü de gelişiyor. İletişim Başkanlığı da son yıllarda strateji belirleme ve koordinasyon süreçlerine odaklanmış durumda. Kamu Diplomasisi Koordinasyon Kurulu’nun oluşturulması, Ulusal Kamu Diplomasisi Strateji Belgesi ve Eylem Planı’nın hazırlanması, Kamu Diplomasisi İzleme Sistemi (KADİZ) ve Kamu Diplomasisi Koordinasyon Sistemi (KADİS) gibi teknolojik yatırımlar etkinlik ve verimlilik açısından önem arz eden gelişmeler.
Bu noktada harici kamularla ilişki geliştirmede uzmanlaşmış kurumlar arasında tecrübe paylaşımının etkinlik ve sürdürülebilirlik açısından gerekliliği de vurgulanmalıdır. Türk Hariciyesi diplomatik birikimini kamu diplomasisi uygulayıcılarına aktarırken, diplomatların da çağdaş kamu diplomasisi yaklaşımlarından istifade edebileceği yapıların oluşturuluyor olması kıymetlidir. Hakan Fidan’ın kamu diplomasi birikimi ve İletişim Başkanlığı’nın sürece aktif katılımı Türkiye markasının daha da geliştirilebilmesi için fırsattır. Süreçte yapılan her olumlu iş, Mevlüt Çavuşoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı görev devir-teslim töreninde sarf ettiği “Türk’ün olduğu yerde devlet, devletin olduğu yerde diplomasi vardır” sözünü ‘Türk’ün olduğu yerde devlet, devletin olduğu yerde diplomasi ve kamu diplomasisi vardır’ seviyesine taşıyacak, Türkiye markası küresel ölçekte daha da güçlenmiş olacaktır.